Sayın Editör
Akut Vogt-Koyanagi-Harada (VKH) hastalığında basiller tabaka dekolmanı (BTD) ile ilgili Ataş ve ark.nın1 yakın tarihli makalesini ilgiyle okuduk. Yeni Zelanda’nın Auckland şehrinde yer alan Te Whatu Ora Göz Hastalıkları Anabilim Dalı’ndaki deneyimimizi paylaşmak istiyoruz. Sürekli değişkenler medyan (çeyrekler arası aralık, IQR) ve kategorik değişkenler sayı ve yüzde olarak bildirildi. İstatistiksel analizler STATA yazılımı (sürüm 15; StataCorp LLC, College Station, Teksas, ABD) ile yapıldı.
Birinci Uluslararası VKH Hastalığı Çalıştayı tarafından önerilen revize tanı kriterlerine göre VKH tanısı alan 100 göz (50 hasta) değerlendirildi.2 Hastaların medyan yaşı 42,0 yıldı (IQR: 32,6-52,3 yıl) ve 31’i kadındı (%62,0). Başvuru sırasında medyan görme 20/50 (IQR: 20/30 -20/112) idi. Doksan dört göz için başvuru anında çekilen optik koherens tomografi (OKT) görüntüleri mevcuttu. Yirmi yedi gözde (%28,7) BTD izlendi. Ortalama subretinal sıvı yüksekliği 299 µm idi ve BTD’si olanlar (ortalama 741 µm) ve olmayanlar (ortalama 120 µm) arasında anlamlı fark saptandı (p<0,001).
BTD gelişen hastaların başvuruda görmesi daha kötüydü (medyan 20/100’e karşı 20/30, p<0,001). BTD’nin iyileşmesine kadar geçen medyan süre 29 gün (IQR: 14-48 gün) ve subretinal sıvının rezolüsyonuna kadar geçen genel ortalama süre (tüm grup için) 25 gün (IQR: 16-47,5 gün) idi. Kohortumuzun medyan takip süresi 3,6 yıldı (IQR: 1,6-8,8 yıl). Nihai görme keskinliği 20/25 (IQR: 20/20-20/40) idi. BTD gelişen ve gelişmeyen hastalar arasında son görme keskinliğinde anlamlı bir fark gözlenmedi. Santral koroid kalınlığı (SKK) verisi sadece 36 göz için mevcuttu. Medyan SKK 373 µm (IQR: 306-498 µm) idi. BTD gelişen ve gelişmeyen hastalar arasında anlamlı fark gözlenmedi (p=0,564).
BTD, VKH’nin yanı sıra posterior sklerit, eksüdatif yaşa bağlı maküla dejenerasyonu, oküler toksoplazmozis ve akut posterior multifokal plakoid pigment epitelyopatisi gibi diğer birçok oküler patolojide tanımlanmıştır.3 Tüm bu hastalıklar arasındaki benzerlik, pakikoroid hastalığı, koroidal enflamasyon veya infiltrasyon nedeniyle koroid ve retina pigment epitelinin primer tutulumudur.
BTD’de fotoreseptör iç segment miyoid düzeyinde, eksternal limitan membranın proksimalinde intraretinal ayrılma mevcuttur. Arka kutuptaki akut sıvı kaymalarının hidrostatik basınçla sıvıyı nöroretinaya girmeye zorladığı ve böylece fotoreseptörleri yırtma kuvveti ile ayırdığı varsayılmıştır.4 Fotoreseptörler ve RPE hücreleri arasındaki adezyon, subretinal fibrin birikimi ile bozulabilir, bu da hidrostatik basınç nedeniyle BTD’ye yol açan sıvı kayması olasılığını artırır.5 Subretinal sıvıda yaygın olarak bulunmayan ancak BTD içindeki sıvıda bulunan hiperreflektif partiküller, büyük olasılıkla fibrin gibi enflamatuvar ürünler ve fotoreseptör hücre döküntülerinden meydana gelmektedir.
Görme keskinliği kötü olan akut VKH’li gözlerde BTD yaygın bir tomografik bulgu olmasına rağmen, nihai görme sonucuna olumsuz bir etkisi olmadığı görülmektedir. Durmaz Engin ve Saatci4, BTD’nin genelde görmeyi tehdit etmediğini ve sıklıkla spontan gerilediğini veya tedavi ile hızlı iyileşme gösterdiğini bildirmiştir. Birkaç çalışmada, sıvının rezolüsyonundan sonra dış retinanın hızlı bir şekilde iyileştiği ve görmede düzelme olduğu gösterilmiştir.5,6
Hastalığın kronik olması, ön segment enflamasyonunun şiddeti ve tekrarlayan enflamasyon epizodlarının sayısı koroidal neovasküler membran, glokom veya katarakt gibi geç komplikasyon riskini artırmaktadır.7 Read ve ark.7, komplikasyon sayısının artmasının, başlangıçta yaşın ileri olmasının ve başvuru sırasında görme keskinliğinin kötü olmasının kötü nihai görme keskinliği ile ilişkili olduğunu bulmuşlardır.
Sonuç olarak, gözlemlerimiz BTD varlığına rağmen görmede iyi sonuçlar elde edilmesi açısından Ataş ve ark.’nın1 gözlemlerini desteklemektedir. Kötü prognoz, komplikasyonlarda (koroidal neovasküler membran gibi) artış veya rekürrens ile ilişkili diğer OKT özelliklerini değerlendirmek için daha ileri çalışmalara ihtiyaç vardır.