ÖZET
Amaç:
Kombine fakoemülsifikasyon-arka kamara göz içi lensi (AK-GİL) yerleştirilmesi ve transpupiller silikon yağı çıkarılmasının kornea endotel hücre tabakası üzerine etkisini incelemek.
Gereç ve Yöntem:
Retina dekolmanı (RD) veya proliferatif diyabetik retinopatiye bağlı vitre içi kanama veya traksiyonel RD nedeniyle vitreoretinal cerrahi ve silikon yağı uygulaması yapılan ve gelişen komplike katarakt nedeniyle kombine fakoemülsifikasyon-AK-GİL implantasyonu ve transpupiller aktif silikon yağı çıkarımına karar verilen 7 hasta çalışmaya alındı. Hastaların ameliyat öncesi ve sonrası korneal endotel hücre görüntüleri Topcon SP-2000P otomatik non-kontakt speküler mikroskop ile çekildi ve IMAGEnet 2000 Endothelial Cell Analysis yöntemi ile değerlendirildi. Bulgular literatürle karşılaştırıldı.
Sonuç:
Kombine fakoemülsifikasyon-AK-GİL implantasyonu ve transpupiller aktif silikon yağı çıkarımı sonrasında, DM’lilerde daha fazla olmak üzere, önemli oranda EHS’de azalma görülmektedir.
Bulgular:
Ameliyat öncesi endotel hücre sayısı (EHS) ortalama 2461 hücre/mm2 olarak ölçüldü. Ortalama 10±3,5 ay (5-14) sonrasında silikon yağı çıkarımı yapılan hastaların ameliyattan ortalama 17±21,2 ay (1-49) sonrasında endotel hücre tabakası değerlendirildi. EHS ortalaması 1906 hücre/mm2 olarak bulundu. Diabetes Mellituslu (DM) iki olguda EHS’de azalma %32’yi bulurken, DM’si olmayan 5 gözde ortalama kayıp %19 olarak saptandı. Takip süresince hiçbir hastada kornea dekompansasyonu gelişmedi.
Giriş
Korneanın endotel tabakası tek katlı olup çoğunluğu altıgen (hekzagonal) hücrelerden meydana gelir. İnsan endotel hücreleri nadiren çoğalabilir; kayıp ise, komşu endotel hücrelerinin kayması ve genişlemesi ile kapatılır.1 Endotel tabakası, bariyer ve pompa fonksiyonu sayesinde korneanın hidrasyonunun düzenlenmesinde ve saydamlığının devamında önemli bir rol oynar. Bu fonksiyonunun korunması için yeterli sayıda endotel hücresine ihtiyaç vardır. Yaş, cerrahi girişimler, travma veya edinsel hastalıklara bağlı ortaya çıkan endotel hücre kaybı, endotel fonksiyonlarında bozulmaya yol açar.2 Korneanın endotel tabakasının morfolojisini değerlendirmek için speküler mikroskoplar kullanılır. Otomatik endotel hücre analizi yapabilen non-kontakt speküler mikroskopların tekrarlanabilirlikleri oldukça yüksektir.3
Silikon yağı (polidimetilsiloksan), vitreoretinal cerrahide sık olarak kullanılan bir göz içi tamponaddır.4 Silikon yağına bağlı; katarakt, glokom ve keratopati gibi komplikasyonlar gelişebilir. Silikon yağının kornea endoteli ile uzun süren temasına bağlı endotelin metabolizması bozulur ve geç dönemde endotel hücre sayısında (EHS) azalma, polimegatizm ve pleomorfizmde artış gibi değişiklikler meydana gelerek endotel yetmezliği ortaya çıkabilir.5
Silikon yağı fakik veya pseudofakik olgularda skleral yolla çıkarılabilirken, afak veya kataraktlı olgularda, katarakt cerrahisi ile kombine edilerek transpupiller yolla aktif veya pasif aspirasyonla da çıkarılabilir.6
Bu çalışmada kombine fakoemülsifikasyon-arka kamara göz içi lensi (AK-GİL) implantasyonu ve transpupiller silikon yağı çıkarımına bağlı kornea endotel hücre değişikliklerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem
Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göz Hastalıkları Anabilim Dalı’nda, 2006-2011 yılları arasında fakik yırtıklı retina dekolmanı veya proliferatif diabetik retinopatiye bağlı vitre içi kanama ve traksiyonel retina dekolmanı tanıları ile pars plana vitrektomi (PPV) ve 1000 cs silikon yağı enjeksiyonu uygulanmış, takiplerde silikon kataraktı gelişen ve silikon yağı çıkarımından önce ve sonra, kornea endotel ölçümü alınabilen olgular çalışmaya dahil edildi.
Tüm olgulara, 1/2 Bupivakain ve 1/2 Prilokain karışımı anestezik madde ile fasiyel akinezi ve retrobulber anesteziyi uygulandı. Korneaya saat 6 kadranından 20G MVR ile yapılan horizontal parasentezi takiben ön kamara koruyucusu (anterior chamber maintainer) yerleştirildi. 2,8 mm bıçakla üst kadrandan şeffaf kornea kesisi, fakoemülsifikasyon ve posterior kapsüloreksis sonrası, silikon yağının kornea kesi yerinden sokulan 18G kanül yardımı ile arka kapsül düzleminden aktif aspirasyonla alınması ve arka kamaraya hidrofilik katlanabilir AK-GİL yerleştirilmesi işlemi uygulandı.
Hastaların ameliyat öncesi ve sonrası kornea endotel hücre ölçümleri non-kontakt speküler mikroskop (Topcon SP-2000P, Hollanda) ile yapıldı (Şekil 1). Endotel hücreleri, “IMAGEnet 2000 Endothelial Cell Analysis” yöntemi ile yarı otomatik olarak sayıldı. Cihazın almış olduğu en iyi merkezi kornea görüntüsü üzerinde, endotel hücresi olarak algıladığı artefaktlar elenerek, en iyi ölçülebilen alanlardan en az 54, en çok 136 hücre sayılarak (ameliyat öncesi ortalama 87 hücre; ameliyat sonrası ortalama 79 hücre) ortalama EHS, varyasyon katsayısı (VK) ve hekzagonalite ölçümleri otomatik olarak hesaplandı.
Fakoemülsifikasyon ve silikon yağı çıkarılmadan önce ve çıkarıldıktan sonraki endotel değişiklikleri, % değişim olarak literatürdeki oranlarla karşılaştırıldı. Korelasyon analizi yapılarak takip süresi ile endotel hücre sayısı, varyasyon katsayısı ve hekzagonalite % değişimi arasındaki ilişki araştırıldı.
Bulgular
Çalışmaya, 4’ü erkek, 3’ü kadın olmak üzere toplam 7 hastanın 7 gözü dahil edildi. Olguların yaşları 46-79 arasında idi (ortalama 63±11,7 yıl). PPV’den en erken 5 ay, en geç 14 ay (ortalama 10±3,5 ay) sonra fakoemülsifikasyonla katarakt cerrahisi ve transpupiller silikon yağı çıkarımı uygulanan ve kapsül içi katlanabilir göz içi lensi yerleştirilen hastalar, ameliyattan sonra 1 ile 49 ay arasında (ortalama 17±21,2 ay) takip edildi ve endotel hücre sayımları yapıldı.
İki olguda tip 2 Diabetus Mellitus (DM) mevcuttu.
Olguların ameliyat öncesi EHS ortalaması 2461±376 hücre/mm2 iken, ameliyat sonrası 1906±670 hücre/mm2 olarak bulundu. Ortalama endotel hücre kaybı %23 olarak hesaplandı. Yedi hastanın sadece birinde EHS’de azalma gözlenmezken, diğer 6 hastada ortalama %28 oranında EHS’de azalma saptandı. DM’li 2 hastanın ortalama endotel hücre kaybı %32 iken, DM’si olmayan diğer 5 hastanın endotel hücre kaybı %19 olarak gözlendi.
Ameliyat öncesi ortalama hekzagonalite %50,7, ameliyat sonrası ise %57,7 olarak saptandı. Hekzagonalitedeki ortalama değişim %13,8 olarak belirlendi.
Ameliyat öncesi VK ortalaması %32,3 iken, ameliyat sonrası %28,3 olarak hesaplandı. VK’deki ortalama değişim %12 olarak saptandı. Çalışmaya alınan bütün olguların ameliyat öncesi ve sonrası EHS, VK ve hekzagonalite düzeyleri Tablo 1’de verilmiştir.
Silikon yağı çıkarıldıktan sonraki takip süresi ile EHS değişimi, VK değişimi ve hekzagonalite değişimi arasında anlamlı bir korelasyon bulunmamıştır (sırasıyla p=0,6, p=0,2, p=0,9).
Takipler sırasında hiçbir hastada inatçı kornea endotel hücre yetmezliği izlenmedi.
Tartışma
İnsan santral kornea EHS’sinin yılda %0,3-1 oranında azaldığı bilinmektedir.7 Fakoemülsifikasyonla katarakt cerrahisi sonrası EHS kaybının %18,3’e kadar varan oranlarda olabileceği,8 geç dönemde ise EHS’deki azalmanın yılda %2,5 oranında devam ettiği gösterilmiştir.9
Fakik PPV sonrası %1,3 oranında EHS’de azalma olabileceği bildirilmiştir.10 Yine vitrektomize-silikonlu gözlerde 3. ayda başlangıca göre anlamlı ölçüde EHS’de azalma ve VK’de artma saptanmıştır.11
Katarakt cerrahisi ile kombine PPV yapılarak silikon yağı enjeksiyonu uygulanan afak olgularda, ortalama 3,8 ay sonra skleral veya korneal yolla silikon yağının aktif olarak çıkarıldığında, cerrahi sonrası 1. ve 3. ayda silikon yağının çıkarımından öncesine göre anlamlı EHS azalması olduğu, ancak 2 grup arasında EHS azalması açısından istatistiksel olarak anlamlı fark olmadığı bildirilirken,12 başka bir çalışmada ortalama 4,1 ay önce silikon yağı tamponadı konan afak gözlerden, skleral yolla silikon yağı çıkarıldığında %5, limbal yolla aktif olarak silikon çıkarıldığında ise %13,8 oranında 4. ayda anlamlı EHS azalması olduğu ve iki grup arasındaki farkın da istatistiksel olarak anlamlı olduğu bildirilmiştir.13 Silikon yağının endotele teması sonrası, ciddi EHS azalması ve korneada dekompansasyonlar gelişebilir.14
Transpupiller silikon yağı çıkarımı ile kombine katarakt cerrahisi sonrası 2 yıllık takipte korneada dekompansasyon gelişmediği bildirilmiştir.15 Cacciatori ve ark.,16 10 gözde fakoemülsifikasyon ve korneal yolla aktif silikon yağı çıkarımından 1,5 ay sonra EHS’de ortalama %6,7 oranında azalma saptamışlar ve bunun istatistiksel olarak anlamlı olduğunu bildirmişlerdir. Bizde 7 olguda, fakoemülsifikasyon-AK-GİL ve transpupiller silikon yağı çıkarımından sonra ortalama 17 ay takip edilen olgularda EHS’de ortalama %23 oranında azalma saptadık. Cacciatore ve ark.’nın çalışmasında da, bizim çalışmamızda da uygulanan ameliyat tekniği benzerdir ve silikon yağı aktif olarak çıkarılmıştır. Çalışmamızdaki ortalama EHS azalmasının daha fazla olmasının, ortalama takip süremizin daha uzun olmasına bağlı olabileceğini düşündük ancak, her iki çalışmadaki olgu sayılarının az olması bu konuda karar vermeyi güçleştirmektedir.
Boscia ve ark.17 6. ayda, 17 kataraktlı gözde fakoemülsifikasyon ve göz içi lens implantasyonu sonrası %8,3 oranında istatistiksel olarak anlamlı EHS azalması saptarlarken, PPV+silikon yağı enjeksiyonu ameliyatı sonrası 17 PPV’li silikonize kataraktlı göze yapılan fakoemülsifikasyon ve transpupiller pasif silikon yağı çıkarılması ve AK-GİL yerleştirilmesi sonrası ise %11,2 oranında anlamlı EHS azalması saptamışlardır. İki grup arasındaki farkı ise istatistiksel olarak anlamsız bulmuşlardır. Yazarlar, fakoemülsifikasyonla kombine transpupiller pasif silikon yağı çıkarılmasının anlamlı olmasa bile tek başına katarakt cerrahisinden daha fazla olmak üzere anlamlı EHS azalmasına yol açtığını belirtmişlerdir. Bizim çalışmamızda da fakoemülsifikasyon ve AK-GİL yerleştirilmesi ve aynı seansta silikon yağının, transpupiller aktif aspirasyonla çıkarılması sonrası ortalama 17. ayda %23 gibi önemli oranlarda EHS azalması olduğu görülmüştür. Olgu sayısının az olması, kesin ifadeler kullanmayı güçleştirse de her iki çalışmanın sonucu da, önemli ölçüde endotel hücre kaybının ortaya çıktığını göstermektedir. Ancak Boscia’nın çalışmasında17 silikon yağının çıkarılması için, katarakt cerrahisinin yapıldığı 3,2 mm’lik temporal kesinin kullanılarak, aynı kesiden sokulan 16G irrigasyon kanülünün posterior kapsüloreksis düzleminden geriye doğru tutularak silikonun aynı kesiden pasif olarak çıkarılmasının, bizim tekniğimize göre daha az endotel hücre kaybına yol açmış olabileceğini düşündürdü. Bir olgumuzda saptadığımız EHS artmasının, speküler mikroskopinin ölçüm sonuçlarındaki standart sapmanın (SS) yüksekliğine bağlı olabileceğini düşündük.
Boscia ve ark.17 katarakt cerrahisi yapılan grupta %6,1 oranında istatistiksel olarak anlamlı olmayan bir hekzagonalite artışı saptarlarken, silikon yağı çıkarımı yapılan çalışma grubunda ise istatistiksel olarak anlamlı olmayan ortalama %3,2’lik bir hekzagonalitede azalma saptamışlardır.
Çalışmamızda ise hekzagonalitede ortalama %13,8’lik artış izlenmiştir. Endotel hücrelerinin içinde pleomorfizmin göstergesi olarak kabul edilen hekzagonal hücre oranının %50’nin altına düştüğü durumlarda klinik olarak anlamlı sonuçları olabileceği öne sürüldüğünden, çalışmamızda sadece 2 olguda ameliyat öncesi %50’nin altında hekzagonalite mevcut olup, bu iki olguda da transpupiller silikon yağı çıkarımı ve fakoemülsifikasyonla katarakt cerrahisi sonrası hekzagonalitede ilave azalma izlenmemiştir.
Boscia ve ark.17 katarakt cerrahisi grubunda ortalama %13,2, çalışma grubunda ise ortalama %9,3 oranında ameliyat sonrasında VK’de anlamlı artış izlerken, çalışmamızdaki sadece 2 olguda VK’yi artmış, beş olguda ise VK’yi azalmış olarak saptadık. Yedi olguda ortalama %12 oranında VK’de azalma bulduk. Klinik olarak VK, polimegatizmin bir göstergesi olup VK’deki azalmanın %40’ı aştığında klinik olarak anlamlı olacağı öne sürülmüştür. Bizim olgularımızda ise ameliyat sonrası VK’si %40’ın üstünde olan hiçbir olgu olmamıştır. Literatürde gerek hekzagonalite, gerekse VK’nin ölçüldüğü çok az sayıda çalışma vardır. Bu nedenle saptanan değişikliklerin klinik olarak anlamının değerlendirilmesi mümkün olamamaktadır.
DM’li olgularda katarakt cerrahisi sonrası, DM’siz olgulara oranla istatistiksel olarak anlamlı derecede daha fazla EHS’de azalma bildirilmiştir.18,19 Nitekim bizim olgularımızdan da DM’si olan 2 olguda %32 oranında EHS’de azalma görülürken, diğer 5 olgudaki ortalama azalmanın %19 düzeyinde olduğunu saptadık.
Yapılan diğer çalışmalar ile kıyaslandığında; kombine cerrahi sonrası uzun dönem takipler göz önüne alındığında, bizim çalışmamızda EHS’de (%49,7’lere varan) daha yüksek oranlarda azalma gözlenmiştir. Bir ila 49 ay arasında değişen sürelerde takip edilen olgularımızda silikon yağının kornea endotelini olumsuz yönde etkilediğini gözlemledik. Ölçümlerin 3 kez tekrarlanması ve aynı kişi tarafından yapılmasına rağmen endotel hücre tabakasından görüntü almak çok zor olmuş, non-kontakt speküler mikroskopta güvenilir bir sonuç için gereken 75 hücreden20 daha az sayıda hücre sayılabilmiştir. (Ameliyat öncesi 3, ameliyat sonrası 5 gözde 75’in altında hücre sayılabilmiştir), bunun da sonuçlarımızdaki geniş saçılımın nedeni olabileceğini düşündük. Buna rağmen hiçbir olgumuzda endotel dekompansasyonu gelişmedi.
Sonuç olarak kombine fakoemülsifikasyon-AK-GİL implantasyonu ve transpupiller silikon yağı çıkarımı sonrasında DM’li olgularda daha belirgin olmak üzere, önemli oranda korneada EHS’de azalma oluştuğunu gözledik. Bu nedenle silikon yağının çıkarılırken, korneal yol yerine skleral yolun tercih edilmesi endotel hücre kaybını azaltacaktır.