ÖZET
Amaç:
Romatoid artritli (RA) kadın hastalarda kornea, sklera, koroid ve fovea kalınlıklarının ölçülmesi ve sağlam kontrol grubu ile kıyaslanması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmaya RA olan kadın bireyler ve sağlıklı kontrol grubu dahil edilmiştir. Kornea, sklera, koroit ve retina (fovea) kalınlıkları optik koherens tomografi kullanılarak ölçülmüştür, sonrasında belirtilen sonuçlar üzerinden gruplar karşılaştırılmıştır.
Bulgular:
RA tanısı olan 36 kadın hastanın 36 gözü (grup 1) ve 36 sağlıklı kadın gönüllü (grup 2) çalışmaya dahil edilmiştir. Ortalama korneal, skleral, koroidal ve foveal kalınlıklar grup 1 için sırasıyla 543,3±33,7 µm, 343,7±42,2 µm, 214,6±50 ve 213,5±18,9 µm olarak bulunmuş, grup 2 için ise aynı sıra ile 549,9±29,6 μm, 420,9±42,4 μm, 206,4±41,9 μm ve 222±15,5 μm olarak bulunmuştur. Her iki grup istatistiksel olarak kıyaslandığında korneal, koroidal ve foveal kalınlıklarda anlamlı bir fark bulunmamıştır (p>0,05), ancak skleral kalınlıklar RA grubunda anlamlı olarak daha azalmış olarak bulunmuştur (p<0,05).
Sonuç:
RA olan kadın hastalar sağlıklı kontrol grubu ile kıyaslandığında skleral kalınlıkları anlamlı olarak azalmış iken kornea, koroid ve fovea kalınlıklarında anlamlı bir değişim gözlenmemiştir.
Giriş
Romatoid artrit (RA) primer olarak eklemleri etkileyen ve eklem dışı semptomlarla kendini gösterebilen sistemik enflamatuvar bir hastalıktır.1 RA’lı hastaların %25’inde arasında keratokonjonktivitis sikka, periferik korneal ülserler, keratit, episklerit, sklerit, koroidit ve retina dekolmanının olduğu bulgular bulunabilir.2,3 Etkili immünosüpresif tedavi almayan RA hastalarında, periferik ülseratif keratit, nekrotizan sklerit, kornea ve sklera perforasyonları gelişebilir ve görme fonksiyonu bu nedenle azalarak hastaların yaşam kalitesini ciddi şekilde düşürebilir.4
RA’nın neden olduğu skleral enflamasyon, hafif episklerit veya tam kat sklerit olarak ortaya çıkabilir ve nadiren skleral erime ile sonuçlanabilir.5 Önceki çalışmalarda glokomatöz hastalarda skleral kalınlık ultrason biyomikroskopisinin yanı sıra ön segment optik koherens tomografi (OKT) ile de ölçülmüştür. Bu çalışmada, RA’lı hastalarda OKT ile skleral kalınlık değerlendirildi ve sağlıklı gönüllüler ile karşılaştırıldı. Ayrıca, retina ve koroidin enine kesit görüntülemesine olanak sağlayan, daha yeni bir teknik olan gelişmiş derinlik görüntüleme (GDG)-OKT’den de yararlanıldı. Birçok oftalmik hastalıkta retina ve koroit kalınlığını değerlendirmek için GDG-OKT ve ön segment OKT kullanılmıştır, ancak RA’lı hastaları bu yönden değerlendiren çalışmalar eksiktir.6,7 Çalışmamızda, RA’lı kadın hastalarda kornea, sklera, koroit ve fovea kalınlıkları prospektif olarak araştırıldı ve sonuçlar sağlıklı kadın bireyler ile karşılaştırıldı.
Tartışma
RA’da genellikle eklem dışı bulgular ortaya çıkar. Turesson ve ark.8 1955-1994 yılları arasında 609 RA hastasını değerlendirmiş ve 247 hastanın (%41) en az bir eklem dışı bulgusu olduğunu göstermiştir. RA’nın en sık karşılaşılan oküler bulgusu keratokonjonktivitis sikka’dır.8 RA’nın bildirilen diğer oküler komplikasyonları episklerit, sklerit, retinal vaskülit, periferik ülseratif keratit ve interstisyel keratittir.9 İnterlökin (IL)-1, IL-6 ve tümor nekroz faktör alfa (TNF-a) gibi sitokinlerin RA’da ekstraartiküler bulguların gelişiminde önemli bir rol oynadığı düşünülmektedir. İnfliksimab gibi anti TNF-a ajanlarının etkinliği bu hipotezi daha da desteklemektedir.10 Bu pro-ve anti-enflamatuvar sitokinler arasında ortaya çıkan dengesizlik, RA’da kollajenin parçalanmasını kolaylaştıracak bir mikro çevre yaratır. Bu, perilimbal korneadan başlayarak daha merkezi korneaya doğru yayılan ve kornea erimesine ve perforasyonlara neden olabilen keratit olarak ortaya çıkabilir.11,12
RA’nın etki mekanizmaları, RA hastalarında farklı oküler dokularda makro yapısal doku değişikliklerine bağlı olarak (pakimetrik değişiklikler vs.) belirtilerin ortaya çıkabileceğini düşündürmektedir. Bizim çalışmamızda RA’nın makro yapısal doku değişiklikleri üzerine kalınlık açısından olası etkilerini saptamak için kornea, sklera, koroid ve fovea kalınlıklarını değerlendirdik. Literatürde, çalışmaların çoğunda RA hastalarında merkezi korneanın kalınlığı konfokal mikroskopi, pakimetri, scheimpflug görüntüleme sistemi ve oküler yanıt analizörü kullanılarak ölçülmüş ancak OKT kullanılmamıştır.13,14,15,16 Bu nedenle, RA hastalarında ön segment OKT kullanarak merkezi kornea kalınlığını ölçmeyi amaçladık ve RA’lı hastalar ile sağlıklı kişiler arasında merkezi kornea kalınlığı açısından istatistiksel olarak anlamlı fark saptamadık. Bu bulgu, immünomodülatör ajanlar ile aktif olarak tedavi edilen hastalarda (bu çalışmada dahil edilen RA hastalarında olduğu gibi) korneada incelme olmadığını gösterebilir.
Koroidal tabaka gözdeki en vaskülarize tabaka olup birçok oftalmolojik hastalıkta rol oynayabilir. Yeni geliştirilen OKT yazılımları (GDG-OKT) koroidin kesitsel olarak görüntülenmesine olanak sağlar ve yaşa bağlı maküla dejenerasyonu, ileri miyopi, korioretinal atrofi, Voght-Koyanagi-Harada hastalığı, Behçet hastalığı, sarkoidoz üveiti ve polipoidal koroidal vaskülopati gibi oküler hastalıklarda koriot kalınlığın nasıl değiştiğini gösteren birçok çalışma vardır.6,17,18 Yazılım taarfından yapılan analizlerde gelişmelere rağmen, çalışmalar manuel retina ve koroit kalınlık ölçümlerinin otomatik ölçümlerden daha üstün olduğunu göstermiştir.19,20 Mevcut çalışmada, RA hastalarının koroit ve retina kalınlıklarını Spectralis® OKT yazılımının kaliperini kullanarak manuel olarak ölçtük. Sonuçlarımıza göre, sağlıklı kişilerle karşılaştırıldığında koroit ve retinal kalınlık açısından istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu. Hastalarımızın aktif olarak immünomodülatör tedavi alıyor olması koroidal doku değişikliklerini önlemiş olabilir. Tedavi almayan RA hastalarında koroit kalınlığında olası değişiklikler daha belirgin olabilir. Bununla birlikte, koroid tutulumu RA’da nadirdir; genellikle arka sklerit nedeniyle gelişen enflamasyondan sonra oluşur ancak bu da nadir görülür. Bu nedenle, RA’da retina değişiklikleri çok nadir olduğu için immünosüpresif tedavi bunun nedeni olmayabilir. Çalışmamızda örneklemin küçük olduğu göz önüne alındığında, retinada yapısal değişikliklerin görülmemiş olması belirleyici olmayabilir. RA’nın koroit üzerine etkisini araştırmak için RA hastalığı kontrol altında olmayan hastalar ile yapılacak daha ileri çalışmalara ihtiyaç vardır.
RA’da sklerite %0,63-0,67 oranında rastlanmaktadır. Ayrıca RA’lı hastalarda enflamatuvar vaskülit veya perforan skleromalaziye bağlı skleral incelme ve perforasyon nadiren görülür.21 Sklerit, skleral incelme ve erimeye yol açabilirken, RA’da sklerit patogenezi hala bilinmemektedir.22 Çalışmamızda, RA’lı hastalarımızın hiçbirinde aktif sklerit, enflamatuvar vaskülit veya perforan skleromalazi olmamasına rağmen, sağlıklı bireyler ile karşılaştırıldığında sklera kalınlığında anlamlı bir azalma görüldü (p<0,001). Bu incelmenin etiyolojisi net olarak bilinmemektedir ancak yeterli immünosupresif tedaviye rağmen subklinik immün kompleks birikimi ve skleral dokuların yıkımı ile ilişkili olabilir. Ayrıca, sklera kalınlığı ile hastalık süresi arasında bir korelasyon olup olmadığı değerlendirildi ve aralarında bir korelasyon bulunmadı. Bununla birlikte, hastalık ilerleme hızı oldukça değişken olabilir ve çalışmamızın küçük örneklemi bu korelasyonu etkilemiş olabilir.
Sonuç
Bu çalışma, aktif immünomodülatör tedavi alan kadın RA hastalarında skleral incelme olduğunu ve aktif sklerit, enflamatuvar vaskülit veya skleromalazi olmadığını ortaya koymaktadır. Bunun nedeni, kronik enflamatuvar bir süreç, subklinik immün kompleks birikimi veya skleral dokuların otoimmün reaksiyon ile doğrudan yıkımı olabilir. RA hastaları olası skleral incelme ve perforasyonlar için izlenebilir çünkü uygun immünmodülatör tedaviye rağmen incelme yönünde bir eğilim var gibi görünmektedir. Bununla birlikte, uygun tedavi alan hastalarda kornea, retina ve koroit kalınlıkları normal olmalıdır.
Etik
Etik Kurul Onayı: Çalışma için Başkent Üniversitesi yerel Etik Kurulu’ndan onay alındı (KA 14/26).
Hasta Onayı: Hastalardan bilgilendirilmiş onam formu alınmıştır.
Hakem Değerlendirmesi: Editörler kurulu dışında olan kişiler tarafından değerlendirilmiştir.
Yazarlık Katkıları
Cerrahi ve Medikal Uygulama: Ahmet Akman, Sirel Gür Güngör, Ahmet Eftal Yücel, Hilmi Yeşil, Konsept: Ahmet Akman, Dizayn: Nilüfer Yeşilırmak, Veri Toplama veya İşleme: Onur Gökmen, Analiz veya Yorumlama: Fatih Yıldız, Adam Sise, Vasilios Diakonis, Literatür Arama: Onur Gökmen, Nilüfer Yeşilırmak, Yazan: Onur Gökmen.
Çıkar Çatışması: Yazarlar tarafından çıkar çatışması bildirilmemiştir.
Finansal Destek: Yazarlar tarafından finansal destek almadıkları bildirilmiştir.
Gereç ve Yöntem
Bulgular
Tablo 1Bu prospektif çalışmaya, 72 kadın hastanın 72 gözü dahil edildi. Grup 1’de yer alan 36 kadın RA hastasının (36 göz) yaş ortalaması 56,12±9 yıldı (aralık: 45-69 yıl), grup 2’ye dahil edilen 36 sağlıklı kadın olgunun (36 göz) yaş ortalaması ise 58,13±8 yıldı (aralık: 45-68 yıl). Toplam 86 ölçüm yapıldı ancak 14 ölçüm, görüntü kalitesinin yetersiz olması nedeniyle hariç tutuldu. Tüm RA hastaları immün süpresif tedavi alıyordu ve romatologları tarafından düzenli olarak takip edilmekteydi. Çalışma grubunun (grup 1) ilk tanıdan sonra hastalık süresi 8,6±1,2 yıl (ortanca 5,5 yıl, aralık 2-40 yıl) idi. Gruplar arasında yaş açısından anlamlı fark yoktu (p>0,05).
Grup 1’de ortalama kornea kalınlığı 543,3±33,7 mikron (aralık: 444-612 mikron), grup 2’de ise 549,9±29,6 mikron (aralık: 496 - 596 mikron) bulundu. Gruplar arasında istatistiksel anlamlı fark yoktu (p>0,05). Ortalama sklera kalınlığı grup 1’de 343±42,2 mikron (aralık 268-596 mikron), grup 2’de 420,9±42,4 mikron (aralık 354-544 mikron) bulundu. Gruplar arasındaki bu fark istatistiksel olarak anlamlıydı (p<0,01). Grup 1’de fovedan RPE’ye ölçülen ortalama retina kalınlığı 213±18,9 mikron (aralık: 153-249 mikron), grup 2’de ise 222±15,5 mikron (aralık: 180-256 mikron) bulundu. Gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu (p>0,05) (Tablo 1). Ortalama koroit kalınlığının temporalden nazal koroide fovea boyunca 1000 µm aralıklarla yedi noktadan ölçülen değerlerinin ortalaması alındı. İki grup arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (p>0,05) (Tablo 2). Hastalık süresi ile kornea ve sklera kalınlıkları arasındaki Spearman Rho testi kullanılarak yapılan analizde korelasyon yoktu (p=0,316).